İşlenmiş fiil ile verilen ceza arasında adil bir denge bulunması gerektiği hakkında karar
Gönderilme zamanı: Cmt Tem 23, 2022 12:40 pm
T.C.
DANIŞTAY
Onikinci Daire
Esas No : 2009/6013
Karar No : 2012/1684
Özeti : Davacının işlemiş olduğu fiil ile verilen ceza arasında adil bir denge bulunması gerektiği hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : Ankara Valiliği
İsteğin Özeti : Ankara 10. İdare Mahkemesinin 8.4.2009 günlü, E:2008/2145, K:2009/522 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesi uyarınca
temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : ...
Düşüncesi : Kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : ...
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin
bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta olan davacının, on altı ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 25.06.2008 tarih ve 2008/374 sayılı İl Polis Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır..
Ankara 10. İdare Mahkemesinin 8.9.2009 günlü, E:2008/2145, K:2009/522 sayılı kararıyla; dava konusu olayda, dosyadaki bilgi ve belgeler ve tanık ifadeleri ve CD görüntülerine göre, davacının adının karıştığı olaylar neticesinde hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak fiilinin sübuta erdiği görüldüğünden, verilen cezada hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile
davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesini
istemektedir.
Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün "Uzun Süreli Durdurma"; başlıklı 7/B-1 maddesinde "Hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak" fiilinin memurun bulunduğu kademede ilerlemesinin 16 ay durdurulmasını gerektirdiği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan davacının, 28.02.2008 günü saat 22:00 sıralarında Ankara İli Çankaya İlçesi Atakule Kavşağında yapılan trafik kontrolünde, diğer polis memurlarından bir tanesi ile Turgay Karabulut isimli şahsın aracını durdurduğu ve anılan şahsa evraklarının sahte olduğu, cüzi bir miktar para ödemesi halinde gidebileceğinin bildirildiği, bunun üzerine şahsın 20,00-TL vermesi sonucu gönderildiğine ilişkin olarak Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne hitaben gönderilen 29.02.2008 tarihli e-mail üzerine davacı ve diğer polis memuru hakkında başlatılan soruşturma sonucu, "rüşvet alma" olayının gerçekleştiğine dair tarafsız tanık beyanı ve yeterli somut delil ve belge elde edilemediğinden ve suçlama konusunun şüpheye mahal bırakmayacak şekilde sübuta ermediğinden bahisle, rüşvet alma suçu ile ilgili olarak ceza tayinine mahal olmadığına karar verildiği, ancak davacı ve diğer polis memurunun, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 15.08.2001 tarihli genelgesine aykırı olarak aracını durdurdukları şahsın başını ekip otosunun içerisine sokmasına, kendileri ile diyaloğa girmesine sebebiyet verdiklerinin ve sorguladıkları otoları, şahısları ve uygulamada sorgulama yaptıkları araçların sorgulama saatlerini kayda almadıklarının telsiz konuşmaları, CD görüntüleri ve resimlerden anlaşıldığından bahisle Emniyet Genel Müdürlüğünün 15.08.2001 tarihli Genelgesine aykırı hareket etmek ve rüşvet olayına karışmak suretiyle "hizmet içinde resmi sıfatın gerektirdiği güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak" suçu oluştuğu gerekçesiyle, davacı ve diğer polis memurunun Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 7/B-1 maddesi gereğince "on altı ay uzun süreli durdurma" cezası ile cezalandırılmasının teklif edilmesi üzerine, bu teklife uyularak dava konusu işlemin tesis edildiği, öte yandan, davacının ekip arkadaşı olan ve aynı soruşturma kapsamında cezalandırılan diğer polis memurunun açmış olduğu davada İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve bu
kararın davalı İdare tarafından temyiz edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İdarelerin memur hakkında tesis ettiği disiplin cezası ile ilgilinin eylemi arasında adil bir denge bulunması gerekmekte olup, bu denge kurulurken, olayın oluş biçimi, ilgilinin suç kastının bulunup bulunmadığı ve irade dışı etkenlerin eylemin meydana gelmesine etkisi gibi hususların gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu olayda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyasının değerlendirilmesinden, dava konusu Disiplin Kurulu kararında; davacıya isnat edilen rüşvet almak fiilinin sübuta ermediğinin belirtildiği hususu da dikkate alındığında, davacının sorguladıkları otoları, şahısları ve uygulamada sorgulama yaptıkları araçların sorgulama saatlerini kayda almadıkları ve aracını durdurdukları şahsın başını ekip otosunun içerisine sokmasına, kendileri ile diyaloğa girmesine sebebiyet vermek suretiyle Emniyet Genel Müdürlüğünün 15.08.2001 tarihli Genelgesine aykırı hareket ettikleri sabit olup, bu eylemlerinin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla beraber, bu eylem ve fiillerin, Tüzükte tanımı yapılan, hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.Bu durumda, davacının fiilleri ile verilen ceza arasında uygunluk ve adil bir denge bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, davacının Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 7/B-1 maddesi uyarınca on altı ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 10. İdare Mahkemesinin 8.4.2009 günlü, E:2008/2145, K:2009/522 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen nedenler gözetilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 21.03.2012
tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY
Onikinci Daire
Esas No : 2009/6013
Karar No : 2012/1684
Özeti : Davacının işlemiş olduğu fiil ile verilen ceza arasında adil bir denge bulunması gerektiği hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : Ankara Valiliği
İsteğin Özeti : Ankara 10. İdare Mahkemesinin 8.4.2009 günlü, E:2008/2145, K:2009/522 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesi uyarınca
temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : ...
Düşüncesi : Kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : ...
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin
bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme
kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta olan davacının, on altı ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 25.06.2008 tarih ve 2008/374 sayılı İl Polis Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır..
Ankara 10. İdare Mahkemesinin 8.9.2009 günlü, E:2008/2145, K:2009/522 sayılı kararıyla; dava konusu olayda, dosyadaki bilgi ve belgeler ve tanık ifadeleri ve CD görüntülerine göre, davacının adının karıştığı olaylar neticesinde hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak fiilinin sübuta erdiği görüldüğünden, verilen cezada hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile
davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesini
istemektedir.
Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün "Uzun Süreli Durdurma"; başlıklı 7/B-1 maddesinde "Hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak" fiilinin memurun bulunduğu kademede ilerlemesinin 16 ay durdurulmasını gerektirdiği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan davacının, 28.02.2008 günü saat 22:00 sıralarında Ankara İli Çankaya İlçesi Atakule Kavşağında yapılan trafik kontrolünde, diğer polis memurlarından bir tanesi ile Turgay Karabulut isimli şahsın aracını durdurduğu ve anılan şahsa evraklarının sahte olduğu, cüzi bir miktar para ödemesi halinde gidebileceğinin bildirildiği, bunun üzerine şahsın 20,00-TL vermesi sonucu gönderildiğine ilişkin olarak Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne hitaben gönderilen 29.02.2008 tarihli e-mail üzerine davacı ve diğer polis memuru hakkında başlatılan soruşturma sonucu, "rüşvet alma" olayının gerçekleştiğine dair tarafsız tanık beyanı ve yeterli somut delil ve belge elde edilemediğinden ve suçlama konusunun şüpheye mahal bırakmayacak şekilde sübuta ermediğinden bahisle, rüşvet alma suçu ile ilgili olarak ceza tayinine mahal olmadığına karar verildiği, ancak davacı ve diğer polis memurunun, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 15.08.2001 tarihli genelgesine aykırı olarak aracını durdurdukları şahsın başını ekip otosunun içerisine sokmasına, kendileri ile diyaloğa girmesine sebebiyet verdiklerinin ve sorguladıkları otoları, şahısları ve uygulamada sorgulama yaptıkları araçların sorgulama saatlerini kayda almadıklarının telsiz konuşmaları, CD görüntüleri ve resimlerden anlaşıldığından bahisle Emniyet Genel Müdürlüğünün 15.08.2001 tarihli Genelgesine aykırı hareket etmek ve rüşvet olayına karışmak suretiyle "hizmet içinde resmi sıfatın gerektirdiği güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak" suçu oluştuğu gerekçesiyle, davacı ve diğer polis memurunun Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 7/B-1 maddesi gereğince "on altı ay uzun süreli durdurma" cezası ile cezalandırılmasının teklif edilmesi üzerine, bu teklife uyularak dava konusu işlemin tesis edildiği, öte yandan, davacının ekip arkadaşı olan ve aynı soruşturma kapsamında cezalandırılan diğer polis memurunun açmış olduğu davada İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve bu
kararın davalı İdare tarafından temyiz edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İdarelerin memur hakkında tesis ettiği disiplin cezası ile ilgilinin eylemi arasında adil bir denge bulunması gerekmekte olup, bu denge kurulurken, olayın oluş biçimi, ilgilinin suç kastının bulunup bulunmadığı ve irade dışı etkenlerin eylemin meydana gelmesine etkisi gibi hususların gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu olayda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyasının değerlendirilmesinden, dava konusu Disiplin Kurulu kararında; davacıya isnat edilen rüşvet almak fiilinin sübuta ermediğinin belirtildiği hususu da dikkate alındığında, davacının sorguladıkları otoları, şahısları ve uygulamada sorgulama yaptıkları araçların sorgulama saatlerini kayda almadıkları ve aracını durdurdukları şahsın başını ekip otosunun içerisine sokmasına, kendileri ile diyaloğa girmesine sebebiyet vermek suretiyle Emniyet Genel Müdürlüğünün 15.08.2001 tarihli Genelgesine aykırı hareket ettikleri sabit olup, bu eylemlerinin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla beraber, bu eylem ve fiillerin, Tüzükte tanımı yapılan, hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.Bu durumda, davacının fiilleri ile verilen ceza arasında uygunluk ve adil bir denge bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, davacının Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 7/B-1 maddesi uyarınca on altı ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 10. İdare Mahkemesinin 8.4.2009 günlü, E:2008/2145, K:2009/522 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen nedenler gözetilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 21.03.2012
tarihinde oybirliği ile karar verildi.